Cuma, Nisan 19, 2024
Semercioglu Zeytincilik
Ana SayfaÇevreIPCC raporundan Türkiye için kuraklık, toprak kayıpları ve kırılganlık çıktı

IPCC raporundan Türkiye için kuraklık, toprak kayıpları ve kırılganlık çıktı

IPCC’nin ‘İklim Değişikliği 2022: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık’ raporu Türkiye’nin aşırı hava olaylarına karşı Avrupa’nın en kırılgan ülkesi olduğunu ortaya koydu. Yüksek emisyonların devam etmesi durumunda taşkınlar, kuraklık, sel ve toprak kayıpları gerçekleşebilir.

Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), dört kısımdan oluşan Altıncı Değerlendirme Raporu’nun (AR6) Politika Yapıcılar için Özeti’ni kabul etti. Onaylanan II. Çalışma Grubu raporunda, iklim değişikliğinin Türkiye‘ye etkisine de yer veriliyor.

İklim değişikliğinin ekosistemler ve toplumlar üzerindeki etkilerini, bunların kırılganlıklarını, mevcut ve gelecekteki değişikliklere uyum sağlama kapasitelerini göz önünde bulundurularak incelendiği raporda, artan emisyonların insanlar ve çevre için oluşturduğu riskleri vurgulanıyor ve farklı bölgelerin ve doğal sistemlerin güvenlik açıkları analiz ediliyor.

‘Aşırı sıcaklıklar Türkiye’de can kaybına neden olacak’

Raporda aşırı sıcaklıkların Türkiye’de can kaybına ve önemli ekonomik kayba neden olacağının altı çiziliyor. Buna göre; Türkiye, aşırı hava olaylarına karşı Avrupa’nın en kırılgan ülkesi. Emisyonların önemli ölçüde azaltılması halinde dahi, Avrupa’da aşırı sıcaklar sonucu gerçekleşen ölüm sayısının 2050’ye gelindiğinde, bugünkü yıllık yaklaşık 2 bin 700 ölüme kıyasla 30 bine yükselmesi öngörülüyor.

IPCC raporunda söz konusu vakaların büyük kısmının Avrupa’nın Türkiye’nin dahil olduğu bölgelerde meydana geldiği belirtilirken ısınmanın önemli ölçüde artması sonucunda, ölüm sayısının, yüzyılın sonuna kadar üç kat artmasının beklendiği ifade ediliyor.

Ayrıca yüksek sıcaklıkların aynı zamanda, solunum problemlerinden kaynaklanan hastalıklar sonucu hastaneye sevk edilme rakamlarında artışla sonuçlanacağı öngörülüyor.

‘Vakaların çoğu Güney Avrupa’da gerçekleşecek’

Raporda, vakaların birçoğunun Güney Avrupa‘da gerçekleşeceği ve bu vakaların 2050’ye kadar Avrupa genelinde iki katından fazla artacağı belirtiliyor.

Su sıcaklıklarındaki artışın denizel biyolojik çeşitliliği etkileyeceği ve bunun Türkiye’de balıkçılık sektöründe de etkilerini göstereceğine değinilen raporda şunlar aktarılıyor:

Türkiye’nin yağış rejimindeki değişim toprak erozyonunu artıracak’

İklim değişikliği aynı zamanda tarım topraklarının kalitesini de düşürecek. Raporda atıfta bulunulan bir çalışma, Türkiye’nin yağış rejiminde öngörülen değişim ve artan hava sıcaklığı nedeniyle toprak erozyonunun artacağını öngörüyor. Bu durum, özellikle Akdeniz Bölgesi’nde yer alan tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 30’unu tehdit ediyor. Emisyonlarına artması durumunda öngörülen toprak kayıpları artıyor.

‘Türkiye’de kıyı taşkınlarına maruz kalacak kişi sayısı iki katına çıkabilir’

IPCC’nin Altıncı Değerlendirme Raporu‘na göre; ısınmanın sürekli şekilde artması sonucunda kıyı taşkınlarından kaynaklanan riskler artacak. Bugün Türkiye’de yaklaşık 460 bin kişi kıyı taşkınlarına maruz kalabilecek bölgelerde yaşıyor. Raporda atıfta bulunulan bir araştırmaya göre; emisyonların artması durumunda bu sayı, yüzyılın sonuna kadar yaklaşık iki katına çıkabilir. Mevcut emisyon azaltım taahhütleri göz önünde bulundurulduğunda, Avrupa genelinde kıyı taşkınlarının maliyeti 2050’ye kadar 30 kat artabilir.

‘Yükselen deniz seviyesi sahilleri yok edebilir’

Deniz seviyesinin yükselmesi kıyı şeridinde de zarara yol açacak. Emisyonların artması ve uyum önlemleri alınmaması durumunda, Avrupa’daki kumluk kıyı şeritlerinde, küçük sahillerin yok olmasına sebep olacak yaklaşık 100 metrelik geri çekilme yaşanacak. Ancak emisyonların azaltılması bu geri çekilmeyi üçte bir oranında azaltabilir.

Raporda atıfta bulunulan bir araştırmaya göre; Xanthos Letoon, Efes ve İstanbul‘un tarihi bölgeleri de dahil olmak üzere birçok UNESCO kültürel miras alanı, deniz seviyesinin yükselmesi tehdidiyle karşı karşıya bulunuyor.

‘Yüksek emisyonlar Akdeniz’de kuraklığın 3-4 kat uzun sürmesine neden olabilir’

IPCC’nin raporuna göre; iklim değişikliği nedeniyle kuraklıkların sıklığı ve yoğunluğu artacak. Akdeniz bölgesindeki nüfusun yaklaşık yüzde 54’ünün farklı ölçeklerde su kıtlığı yaşayacağı öngörülüyor. Bu miktar, emisyonların hızla azaltılmasıyla yüzde 18’e geriliyor. Emisyon azaltımının, planlanan seviyeden daha hızlı gerçekleşmesi durumunda dahi, 20. yüzyılın sonuna gelindiğinde, Akdeniz bölgesinde 2-3 kat daha uzun süren kuraklıklar yaşanacak. Emisyonların yüksek olması durumunda ise kuraklıklar 3-4 kat uzun sürebilecek.

İstanbul kırılgan

İstanbul, özellikle kuraklığa bağlı ekonomik kayıplar karşısında kırılgan durumda. Emisyonların yüksek olması durumunda, Beyşehir Gölü 2070’ye gelindiğinde tamamen kuruyabilir. Artan su talebi ve daha kuru koşullar bir araya geldiğinde, Akdeniz Bölgesi’ndeki yeraltı su rezervlerinin tükenebilir. Su rezervuarları veya tuzdan arındırma tesislerin inşası gibi su stresini azaltmak üzere uygulanan stratejiler maliyetli ve çevreye zararlı, ve emisyonların azaltılmazsa kuraklıktan kaynaklanan zararları önlemek için yeterli olmayacak.

‘Emisyonların devam etmesi Türkiye’ye önemli boyutta zarar verecek’

Rapora göre; emisyonların devam etmesi ve sıcaklık artışının kümülatif etkisi, Türkiye ekonomisine önemli boyutta zarar verecek. Raporda atıfta bulunulan bir çalışma, emisyonların yüksek seviyede gerçekleştiği durumda, yüzyılın sonuna kadar Türkiye’nin kişi başına GSYİH‘sinde yüzde 17 düşüş yaşanmasını öngörüyor.

‘Türkiye başka yerlerdeki hava olaylarından da zarar görecek’

Türkiye’nin, iklim değişikliğinin etkilerinden sınırları içerisinde zarar görecek olmasının yanı sıra, başka yerlerde meydana gelen zararlarından da derinden etkileneceğine yer verilen raporda şunlar aktarıldı:

Isınmanın yüksek seviyede gerçekleşmesinin, küresel ısınmanın olmadığı bir dünyaya kıyasla, yüzyılın sonunda GSYİH’nin yüzde 10 ila 23 azalmasına neden olabileceğinin belirtildiği raporda “Bazı büyük ekonomiler, iklim değişikliği nedeniyle daha büyük ekonomik zarar görebilir” denildi. Raporda atıfta bulunan bir çalışma ise emisyonların yüksek olduğu durumda, yüzyılın sonunda GSYİH’da yaşanacak kaybın Çin’de yüzde 42’ye, Hindistan’da ise yüzde 92’ye ulaşabileceğini öngörüyor.

Buna göre; iklim değişikliği hali hazırda tedarik zincirlerini olumsuz etkiliyor. Örneğin, 2011’de Tayland‘da meydana gelen sel felaketi, yarı iletken üretimini derinden yaraladı. Bu durum, küresel ölçekteki endüstriyel üretimin yüzde 2,5 azalmasına neden oldu ve sabit disk fiyatlarında yüzde 80 ila yüzde 190 artışla sonuçlandı.

‘Yüksek emisyonlar aşırı hava olaylarının hasarını artırıyor’

Ek olarak şiddetli yağmurların, daha güçlü fırtınalar ve deniz seviyesinin yükselmesi sonucunda limanlarda ve kıyılarda inşa edilen diğer altyapıları etkileyen sel olaylarının artmasıyla, özellikle emisyonların yüksek olması durumunda, bu hasarların daha yaygın hale gelmesi bekleniyor.

Kasım 2021’de, taslak raporun hazırlanmasının ardından, Kanada’da yaşanan sel felaketleri sonucunda karayolları ile demiryollarının kullanılamaz hale gelmesi, Kanada’nın tahıl ihracatının önemli bölümünün gerçekleştirildiği Vancouver Limanı‘na gelen sevkiyatları geciktirdi. Bu durum, konteynerleri depolamak için yeterli yer bulunmaması nedeniyle gemilerin Asya’ya boş konteynerlerle geri dönmesine yol açtı. Kanada’nın ihracatında oluşan bu aksama, gecikmelere yol açarak, uluslararası nakliye sektörünü de olumsuz etkiledi.

Gıda tedarik zinciri için tehlike çanları

Rapora göre; uluslararası gıda tedarik zincirini de tehdit altında. Buna göre; emisyonlar hızla azaltılmazsa, küresel ölçekte birden fazla yeri etkileyen aşırı hava olayları sonucunda ürün kıtlığı riskinin yaygınlaşması bekleniyor. Bu, aynı zamanda küresel ölçekte gıda ürünlerine erişimde sıkıntılara ve fiyat artışlarına yol açabilir.

IPCC’nin raporuna göre; bu durum, özellikle yoksul insanlara zarar verecek ve toplumsal huzursuzluk riskini artıracak. Örneğin, mısır üretiminde bir yıl içerisinde dünyanın çeşitli yerlerinde yüzde 10’ı aşkın mahsul kaybı yaşanma olasılığı, günümüz ikliminde yüzde 0’a yakın seyrederken, emisyonların artmaya devam etmesi durumunda yüzde 86’ya yükseliyor. Ancak emisyonların hızla azaltılmasıyla bu risk yüzde 7 ile sınırlandırılabilir.

İklim değişikliği silahlı çatışma riskini artırabilir’

Son olarak diğer birçok önemli etmenin yanı sıra, iklim değişikliğinin gıda tedariki ve suya erişim üzerinde yarattığı tehdidin, özellikle yoksul ülkelerde toplumsal huzursuzluk ve silahlı çatışma riskini artırabileceği öngörülüyor.

KAYNAK : https://yesilgazete.org/ipcc-raporundan-turkiye-icin-kuraklik-toprak-kayiplari-ve-kirilganlik-cikti/

HABER : BÜLENT ÖZGEN

RELATED ARTICLES
- Advertisment - YURT LOJİSTİK Gazete

Most Popular

Recent Comments