Kazdağları, farklı iklim, coğrafik ve topografik özellikleri nedeniyle Marmara bölgesindeki bitki tür çeşitliliği en zengin olan dağlardan birisidir. Buna paralel olarak geçmişten günümüze bölgede kurulan birçok medeniyet bölgede bitki kullanım kültürünün çeşitlenmesine neden olmuştur. Bölge halkı yüzyıllardır yaşadığı bu çevredeki bitkilerden tıbbi gıda, yem, el sanatları vb. amaçlarla yararlanmaktadır.
Kazdağlarında bitki kullanımı ile ilgili yapılmış en eski çalışma M.Ö 370-287 tarihlerinde Botaniğin babası olarak kabul edilen Theophrastus tarafından yapılmış olduğu yazılı kaynaklarda geçmektedir. Theophrastus’un meşhur “Bitkilerin Tarihi” adlı eserinin 9. kitabında bugünkü adıyla Kazdağı olan İda dağında ağaçlardan reçine toplanması ve kullanımından bahsetmektedir. Ayrıca, Theophrastus’un bitkiler üzerine yaptığı çalışmalarda 903 adet alıntı, İda dağı ile bağlantılı olup, şimdiye kadar tek bir dağdan alınan en yüksek alıntıdır. Aynı dönemde, İda Dağı’nın özellikle gemi yapımı için bir kereste üretim alanı olarak değerlendirildiği kayıtlarda geçmektedir. Keresteden başka gemileri katranlamak, ziftlemek ve balmumlamak için gereken maddeler Edremit’in üzerindeki Kocakatran dağlarının ormanlarından getirildiğine dair bilgiler vardır. Benzer şekilde Farmakolojinin babası Dioscorides (M.Ö. 20-79?), “Tıbbi Bitkiler” isimli eserinde İda ahududusu ve İda kökünün tıbbi özelliklerini tanımlamıştır.
Daha sonraki dönemlerde; Roma, Selçuklu ve Osmanlı’dan günümüze kadar Kazdağlarındaki bitkilerden farklı amaçlarla yararlanma geleneği artarak devam etmiştir.
Bölge halkları tarafından asırlardır kullanılıp, sözlü olarak günümüze kadar gelen bu geleneksel bitki kullanım kültürüne ait bilgiler çalışma ekibimizce yapılan projelerle tespit edilmiş ve kayıtlara geçirilmiştir. Tüm bu çalışmalar sonucunda, şu anki bilgilerimize göre Kazdağları ve çevresinde, halkın 250 civarında bitkiden değişik amaçlarla yaralandığı ortaya konmuştur.
Ancak kırsal alandan kente göç gibi nedenlerle bitkiler konusunda geleneksel bilgi birikimine sahip insanlar azalmaktadır. Eski kuşaklarca bilinen bu bilgiler yeni kuşaklara aktarılamadığı için bu çok değerli kültürel miras yok olmaktadır. Bu bilgilerin yeni kuşaklarca tanınması ve sahip çıkılması için bu alandaki çalışmaların yaygınlaştırılması ve elde edilen verilerin kayıt altına alınması şarttır. Bu açıdan, etnobotanik kültüre ait bu tür bulguların ve malzemelerin bir merkezde toplanması, gelecek kuşaklara bu bilgilerin ve kültürel zenginliğin aktarılmasını sağlamak açısından önemli ve gerekli bir adım olarak görülmektedir. Bu konuda; ot, el sanatları ve çocuk oyunları ile ilgili düzenlenecek festivaller geleneksel bitki kullanım kültürümüzün gelecek kuşaklara aktarmanın en güzel yollarından birisidir. Bu tür faaliyetlerin başta Belediye, Kültür ve Turizm müdürlüğü, Üniversite ve STK’lar olmak üzere ilgili kurumların işbirliği içerisinde gerçekleştirilmesi oldukça önemlidir.
Bitki kullanım kültürümüze sahip çıkılması dileklerimle Tabiat eczaneniz, bitkiler şifanız olsun.