Cumartesi, Temmuz 27, 2024
Ana SayfaÇevre2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü; Övünelim mi?Analım mı? Kutlayalım mı?

2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü; Övünelim mi?Analım mı? Kutlayalım mı?

Sulak alanlar; karasal, kıyısal ve denizsel yaşam ortamları gibi üretken farklı habitatları bir araya getiren, su seviyeleri 6m. geçmeyen yaşam ortamlarıdır.  Sulak alanlar; yaşamın olmazsa olmazı suyu üreten, tropik ormanlardan sonra, biyolojik çeşitliliğin en fazla olduğu canlı ve cansız varlık ilişkilerinin sürdüğü, korunması gereken doğal müze/çevrelerdir.

Fotoğraf : Kadir KAYA

Sulak alanlar,  iklimi kontrol eden çevresinde yaşayan halkın yaşamında önemli yer tutan, bölge ve ülke ekonomisine katkılar sağlamalarının yanı sıra,  bulundukları ortamda bir sünger gibi suyu emerek toplama özellikleri, yer altı suyunu beslemeleri ve yüzey akışa geçen suyun hızını kesme özellikleri ile sel taşkınlarını (afet riskini) ciddi ölçüde azaltmalarının yanı sıra mevsimsel olarak su kuşları için önemli bir beslenme, konaklama ve üreme alanlarıdır

Sulak alanlar, içme-kullanma suyunun, nemin kaynağı, bitki ve hayvan çeşit ve dağılımının, iklimin düzenleyicisi ve sigortasıdır(güvencesidir)

10 Yıldaki Su Kaybımız, 70 Milyar Metreküp

2023’de Kullanacağımız Suyuda Tükettik!

Ülkemiz göller bakımından komşularına nazaran oldukça zengin bir yapıya sahipti.  Ülkemizde, geçici gölcükler ve bataklıklar hesaba katılmasa bile sürekli göllerin sayısı 300’dü.   Belirlenen sulak alanlarının sayısı 135 (bunların ; 14’ü Ramsar Alanı, 59’u Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan ve 33’ü Mahalli Öneme Haiz  106’sı tescillidir), irili ufaklı  gölet ve barajı sayısı 860, yaklaşık akarsu (nehir, dere ve çay) sayısı da 160’ı  bulmaktaydı.

 DSİ’nin rasat ölçüm istasyonlarınca 1980, 2000 ve 2012 yıllarında yapılan ölçümlere göre Türkiye’nin su miktarı ortalama 181,49 milyar m³  olarak belirtilmektedir. 2022 yılı sonunda ise toplam su varlığımız 112 milyar m³   olarak belirtilmektedir.    Yılda ortalama 46 milyar m³  suyu tarımda kullanan ülkemizde, son on yıl içerisinde  iki yıl kullanabileceğimiz suyu tüketmiş durumdayız. 

2023 yılı  ocak ayının  ülkemizde çok şiddetli    kurak geçmesi ve ülkemizdeki tüm su kaynaklarında (göl-gölet, baraj, nehir)  su seviyelerin ortalama  %30ların altına düşmesi nedeniyle su varlığımızın100 milyar m³   altına gerilediği öngörülmektedir. Su kaynaklarımızın aşırı kullanımı ve israfı nedeniyle önümüzdeki yılın tarımda, sanayide ve içme-kullanmadaki kesimini de  şimdiden tüketmiş durumdayız.

Fotoğraf : Kadir KAYA

Ülkemizdeki Durum Ürkütücü ve Gerçek !

Küresel susuz kalma ve buna bağlı olan iklim  değişimi senaryolarına göre, Türkiye  önümüzdeki on yıl içerisinde çok şiddetli kuraklık yaşanacağını belirtmekteyse de, su kaynaklarında seviyenin ortalama %30 altına düşmesi, hava sıcaklıklarını mevsim normallerinin 10 -15 yukarısında olması (tarımsal alanda  nisan –mayıs aylarında yapılan sulamanın şimdiden başlaması) ve  kurak geçen aylarla ortaya çıkan tablo  2023 yılında ve sonrasında çok şiddetli kuraklık yaşayacağımızı göstermektedir.

Gerek,  Meteoroloji Genel Müdürlüğü gerekse BM, WRİ-NASA tarafından hazırlanan raporlar,  haritalar  yer üstü,  zor günlerde  başvuracağımız ,adeta “yedek akçemiz” olan yeraltı sularının çok büyük oranda tükettiğimizi için beklenin çok üzerinde kuraklık yaşayacağımızı  belirtmektedir.

Dünya Ülkeleri ve Ülkemizdeki Durum

Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü raporlarınca Türkiye ilk otuz arasında. Gerekli önlemler alınmadığında aşırı düzeyde su sıkıntısı çeken, nerdeyse %99 nı Orta Doğu ülkelerinin oluşturduğu (Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Sanmarino, İran, Lübnan, Katar, Kuveyt, İsrail, Libya, Eritre, Ürdün,  arasında ikinci sırada olma tehlikesiyle karşı karşıya olabileceği bildirilmektedir.

Bu  ülkelerden   İran hariç, hepsinin  toplamının  nüfusu anca bizim nüfusumuz kadardır. Bu nedenlerle  kuraklığın etkisini azaltmak kurak ve yarı kurak iklime sahip olan topraklarımızda sulak tarım ürün ekim desenini değiştirerek, kuraklığa dayanıklı ürün desenini geliştirmemiz, yüzey sulama sisteminden vazgeçmemiz ve su hasadı , suyu her alanda arıtarak tekrar kullanımını, su kaynaklarını ve onları besleyen kaynakları korumamız-yüzey  buharlaşma oranlarını azaltmamız zorunludur. Unutmayalım ki suyumuz varsa  iklimimiz- yağışımız var.

 Suyu İyi Yönetemez ve İsraf Edersek !

Bir bölgede meydana gelen susuzluk (hidrolojik kuraklık), tüm canlılar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıp ve kavgalara neden olan ,canlı yaşamını ve eylemlerini  kesintiye uğratacak/duracak, çaresiz bırakabilecek iklimsel ve tarımsal kuraklığın başlamasına neden olan zincirleme reaksiyonlara neden olur.

Ülkemizin 2000 yılı öncesi %30 oranına varan yarı kurak iklimi, son yıllarda neredeyse ülkemizin %80 ninde görülmekte ve İç Anadolu, İç Ege ve Güneydoğu Anadolu kurak bir iklim dönemi yaşamaktadır.

 Daha Önceki Yıllarda da Kuraklık Yaşandı Ama , Bu Gün Nüfus Artışı ve Suya Olan Talep Çok Fazla ,

 Kurak ve yarı kurak iklimlerin önemli alan kapladığı Türkiye’de tarihsel dönemlerde birçok kurak yıllar yaşanmıştır. Ülkemizde 1894-1971-1974 ve 1989-1993 yılları arasında üç  büyük kurak dönem olduğunu ve bu iki dönem arasında kalıcı kuru koşullar oluşarak Türkiye çapında şiddetli kuraklık olduğunu belirtmiştir. Şimdiki kuralık ve göl ve nehirlerimizdeki su seviyelerini dip suyu haline gelmesine ve de yeraltı sularımızın aşırı oranda azaldığını hatta gelecek yılın su ihtiyacını şimdiden tükettiğimizde bildirilmektedir.

Bu,  bırakın tarımsal sulamayı, nedenlerle içme-kullanma suyuna ulaşamama yeterliğiyle kuraklığın her tarafa yayılmasıyla çok şeylerin değişeceğini düşünmek gerekmektedir.

Her alanda suyu  tasarruflu kullanmaz, iklimlendirme çalışmalarına hız vermez, kuraklık acil önlem merkez ve planlarını geliştirmez, suları tekrar tekrar ileri arıtmayla arıtıp kullanmaz, bilinçli yağmur hasadı yöntemlerini uygulamaz ve suyumuza göre tarımı, kentleri, düzenlemezsek, suyu kısıtlı kullanmazsak,  ülkemiz  önümüzdeki yıllarda  WRİ-BM,NASA   raporlarındaki belirtiği  olağan üstü kuraklıkla karşı karşıya kalacaktır. 

Bu raporlarda;  her ne kadar  2040 yılı işaret edilmekteyse, ülkemiz içinde bulunduğumuz  günlerin  sonuçlarıyla, 2030 sonunda; su kıtlığı çekecek ve iklim krizinden en fazla etkilenecek ülkelerden biri olacağı belirtilmektedir. Ayrıca ülkemiz yer altı sularının çok ciddi risk altında olduğu ve kuraklığı çok şiddetli şekilde yaşayacağı da belirtilmektedir.

Su sorununda 17 ülkenin ‘aşırı yüksek derecede’ gösterildiği dünya ülkeleri arasında Türkiye 27’nci sırada, ‘yüksek derecede’ en riskli ikinci kategoride yer alması olası olacaktır.  

Kaynak :   TTKD Bilim Danışmanı .Dr. Erol KESİCİ

RELATED ARTICLES
- Advertisment - YURT LOJİSTİK Gazete

Most Popular

Recent Comments