Birleşmiş Milletler, 10 yıllık müzakerelerin ardından dünya okyanuslarını korumak için tarihi bir anlaşmaya imza attı. Açık Deniz Anlaşması, deniz doğasını korumak ve iyileştirmek için 2030 yılına kadar denizlerin yüzde 30’unun koruma altına alınmasını hedefliyor.
Müzakereler, finansman ve balıkçılık hakları konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle yıllarca ertelenmişti. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi olarak bilinen ve okyanusların korunmasına ilişkin son uluslararası anlaşma, 40 yıl önce 1982’de imzalanmıştı. Bu anlaşma, tüm ülkelerin balık tutma, gemi taşıma ve araştırma yapma hakkına sahip olduğu uluslararası sular olan açık deniz adı verilen bir alan oluşturdu.
Ulusal sınırların dışında kalan okyanusun neredeyse üçte ikisini kaplayan anlaşma, yaban hayatı kaybına karşı koruma sağlamak ve açık denizlerin genetik kaynaklarını paylaşmak için geniş deniz koruma alanları (DKA’lar) oluşturmak için yasal bir çerçeve sağlayacak.
Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için 60 ülke tarafından onaylanması gerekecek ve daha sonraki bir BM toplantısında resmen kabul edilecek.
1982’den bu yana yapılmış denizlere dair en önemli anlaşma
1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) dünya denizlerinin anayasası olarak kabul edilmektedir. Ulusların egemenlik alanı sınırlarını belirlemekte ve aynı zamanda açık denizlerdeki hak ve yükümlülükleri tanımlamaktadır.
BMDHS çerçevesinde uluslar, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge dâhilindeki kaynakları kullanım hakkına sahiptir. Açık denizlerde ise tüm devletlere kaynaklara erişim özgürlüğü tanınmaktadır. Aynı zamanda devletler deniz çevresinin ve denizel canlı kaynakların korunması konularında yükümlülük sahibidir.
BMDHS’nin ulusal egemenlik alanı dışında kalan alanlardaki açık denizler ve deniz yatağı ile ilgili hükümleri zaman içinde çeşitli anlaşma ve sözleşmelerle geliştirilmiştir. Bunlar, genel olarak deniz yatağı madenciliği, balıkçılık, atık boşaltma ve gemicilik faaliyetleri ile ilgilidir. Ancak 1982 sözleşmesiyle sadece okyanusların yüzde biri korunabilmiştir.
Okyanuslar neden bu kadar önemli?
Okyanuslar, gezegendeki en büyük ısı emicidir. İklim değişikliğinin neden olduğu fazla ısının yüzde 90’ını emerler.
Okyanuslar ayrıca insan kaynaklı CO2 emisyonlarının yüzde 23’ünü emen çok verimli bir karbon yutağıdır. Kıyı bölgelerinde yetişen ancak kökleri deniz suyunda olan mangrovlar, gelgit bataklıkları ve deniz çayırları gibi ekosistemlerin tümü, birim alan başına ormanlardan daha fazla karbon tutar ve depolar.
Ayrıca bazı karbon parçacıklarının deniz dibi tortularında binlerce yıldır tutulduğunu bilmemize rağmen, halen bu konu tam olarak araştırılmamıştır. IUCN verilene göre okyanuslar yaşayan canlıların en az yüzde 10u yok olmak üzere. Uzmanlar bu yok oluşun iki sebebini, kirlilik ve fazla avlanma olduğunu belirtiyorlar.
Kaynak: NOAA
Kaynak paylaşımında uzlaşmak zor oldu
S
ervislerinin değerini yıllık 1.5 Trilyon dolar olarak belirlemişti. Global olarak büyüyen ekonominin ihtiyaçları gözönünde bulundurulduğunda, bugün bu değer çok daha fazladır.Gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeleri ayıran en önemli engellerden biri, deniz genetik kaynaklarının (MGR) ve nihai kârın nasıl adil bir şekilde paylaşılacağıydı. Derin deniz süngerleri, kril, mercanlar, deniz yosunları ve bakterilerin genetik materyalinden oluşan MGR, ilaç ve kozmetikte potansiyel kullanımları nedeniyle artan bilimsel ve ticari ilgi görmektedir.
kaynak : https://www.yesilist.com/birlesmis-milletlerden-tarihi-karar-denizlerin-yuzde-30u-korunacak/-Ergem Şenyuva
Haber : BÜLENT ÖZGEN