Cumartesi, Temmuz 27, 2024
Ana SayfaÇevreDeprem İçin Bugüne Kadar Neler Yaptık?

Deprem İçin Bugüne Kadar Neler Yaptık?

Deprem bilincinin oluşturulması ve depremlere karşı hazırlıklı olunması amacıyla ülkemizde her yıl 1- 7 Mart tarihleri arası Deprem Haftası olarak kabul ediliyor. Depreme karşı dayanıklı yapılar inşa etme, deprem anında bilinçli hareket etme hayati önem taşıyor. Deprem coğrafyasında yer alan Türkiye depremlere sık sık maruz kalıyor.Deprem için bugüne kadar neler yaptıklarımızı vakit geçirmeden sorgulamamız da geç kalmıyalım?

Unutmayalım. Bilimsel temele dayanmadan yapacağımız her şey bizler için potansiyel bir tehlikedir. Yaşamımızın sırrı deprem gibi doğal olaylara karşı, yapıları depreme dayanıklı inşa etmekten geçiyor.

 Dünya’nın iki numaralı Himalaya-Anadolu-Alp Deprem Kuşağı üzerinde yer almasından dolayı Türkiye bir deprem ülkesidir. Deprem olacak mı, olur mu sorularından vazgeçip yapıları depreme dayanıklı inşa etmeliyiz.

Deprem kelimesi insanları tek başına korkuya sürükler. Çok şeyin hareket etmesini bekleriz, ancak yer hariç. Bir gökdeleni taşıyacak kadar sağlam olan yer, nasıl sallanır ve parçalanır? Deprem nereden gelir? Ne zaman ve nerede vuracağını öğrenecek miyiz? Depreme dayanıklı binaları yapabilir miyiz? 

Depremden kaçmak ya da korkmak değil, onunla nasıl mücadele edeceğimizi ve onu anlamamızı sağlayacaktır.  Eğer deprem konusunda bilinçli olursak, doğaya egemen oluruz. Doğadan gelecek tehlikelere karşı koyabiliriz. Yok, eğer bilinçli olmayıp, olacakları kadere bağlarsak, önlem almazsak, doğanın esiri oluruz. 

Unutulmamalı ki, deprem öldürmez! 

Bilmemek-bilimden sapmak-tedbirsizlik öldürür.

TÜRKİYE’DE SIK SIK NEDEN DEPREM OLUYOR?

Deprem: Yerkabuğu içerisinde fay olarak tanımlanan kırıklar üzerinde biriken enerjinin aniden boşalması sonucunda oluşan yer değiştirme hareketinin neden olduğu elastik dalga hareketleridir. 

Türkiye’nin deprem tehlikesini anlayabilmek için önce Türkiye’de depremlerin sık sık olma sürecini başlatan Orta Atlantik Sırtı ile Afrika ve Arabistan Levhalarının rolünü ve Anadolu Levhasının hareketi ve Türkiye’nin depremselliğinden bahsedeceğim. 

Türkiye, Akdeniz-Himalaya deprem kuşağında yer alır. Türkiye’deki depremler Atlantik Okyanus ortası sırtı ve Afrika-Arabistan levhalarının hareketleri ile yakından ilişkilidir. Türkiye, Dünya’da 2 numaralı Akdeniz-Himalaya deprem kuşağı üzerinde bulunuyor.

Kuzey ve Güney Amerika Levhası ile Afrika, Avrasya Levhası arasında Atlantik Okyanusu ve okyanusun ortasında güneyden kuzeye uzanan Orta Atlantik Sırtı yer alır. Bu sırt boyunca söz konusu levhalar yılda 24 mm birbirinden uzaklaşmakta, yani iki levha arasında açılma oluyor, bu açılan yarıktan magma okyanus tabanından çıkıp soğuyarak levhaların kenarlarına ekleniyor.

Bu eklemlenmeyle magma malzemesi kendine yer açmak için, Orta Atlantik sırtı doğusunda Afrika levhasını ok yönünde doğuya itiyor ve Afrika levhası da kuzeyindeki Arabistan Levhasını şekildeki gibi ok yönünde iterek Anadolu levhasını sıkıştırıyor. Arabistan Levhası, Avrasya levhası ile Doğu Anadolu’da çarpışıyor. Arada kalan Anadolu levhası bu çarpışma zonundan batıya, iki parmağımız arasına aldığımız bir zeytin tanesini sıkıştırdığımızda pırtlaması gibi, yılda 15-20 mm bir hızla pırtlamakta yani batıya kaçıyor. Bu pırtlama-kaçma hareketi Kuzey Anadolu Fayı ve Doğu Anadolu Fayları boyunca olmaktadır.

TÜRKİYE’NİN DEPREMSELLİĞİ 

Türkiye Akdeniz-Himalaya deprem kuşağında yer alıyor. Türkiye’deki depremler Atlantik Okyanus ortası sırtı ve Afrika-Arabistan levhalarının hareketleri ile yakından ilişkilidir. 

Kuzey Anadolu Fayı ve Doğu Anadolu Fayı gibi belli başlı kırıkları harekete geçiren bu sıkışma milyonlarca yıldır olduğu gibi günümüzde de yaşadığımız depremlerin ana nedenidir. Kuzey Anadolu Fayı yaklaşık 1400-1500 km uzunluğunda birbirini izleyen paralel yüzlerce kırıktan oluşan fay sistemidir.

Arabistan levhasının kuzeye ilerlemesi ile Akdeniz Hint okyanusuna bağlayan eski bir okyanus yok olmuş ve daha sonra Arabistan levhası ile Anadolu levhası birbirleri ile çarpışmıştır. Bu çarpışma sırasında Anadolu’nun güney ve doğusunda kıta kabuğu kalınlaşmış olup, bu kalınlaşma halen devam ediyor. Bu sayede Doğu Anadolu yaklaşık 2000 metre yükselmiştir.

Günümüzden yaklaşık 5 milyon yıl önce Kuzey Anadolu Fayı ile Doğu Anadolu Fayı Karlıova’da birleşmiştir ve Anadolu levhası 100 yılda 2 metre kuzeye doğru ilerleyen Arabistan levhasının sıkıştırması sonucunda, o tarihten beri batıya doğru ilerliyor. 

Anadolu levhasının batıya hareketi, Yunanistan karası tarafından engelleniyor. Bu engellenme ile Batı Anadolu’da bir süpürgenin ucunun duvara sıkıştırılmasıyla oluşan yelpaze şekli gibi, batı Anadolu’da gerilmelere yol açıyor ve bu bölgede Ege graben ve horst adı verilen çöküntü ve yükselti alanları oluşuyor.

Afrika levhası yaklaşık 15 milyon yıl önce, şekilde Girit Adası’nın güneyinde bir yay gibi kalın çizgilerle gösterilen Helen-Kıbrıs Yayı denilen zon boyunca, Avrasya levhasının altına dalmaya başlıyor ve dalan bölüm Astenosfer içinde eriyerek magmaya dönüşmüş ve bu magma tekrar yükselerek Ege Denizi’nde volkanik ada yayları oluşmuş ve bu süreç devam ediyor.

Afrika levhasının kuzeyde Anadolu levhasının altına dalmasının devam etmesi sürecinde yaklaşık 100 milyon yıl sonra Afrika kıtası ile Avrupa ve Anadolu levhaları birleşecek, Akdeniz ve Karadeniz şu andaki yerlerinde olmayacaktır. 

Anadolu levhasındaki bu hareketlilik beraberinde de birçok fayın oluşmasına ve buna bağlı olarak depremlerin oluşmasına neden oluyor.

TÜRKİYE DİRİ FAY HARİTASI

Haritada gösterilen kırmızı kalın çizgiler 1900 yılından beri hareketlilik görülen fayları,  ince kırmızı çizgiler de son 11 bin yıldan bugüne kadar olan dönemde deprem ürettiği bilinen fayları gösteriyor.

Türkiye’nin en tehlikeli ve en riskli deprem bölgelerinin Batı Anadolu horst ve graben sisteminin bulunduğu Ege Bölgesi, güney Marmara Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi, Kuzey Anadolu Fayı ile Doğu Anadolu Fayı boyunca ve civarı olduğu alttaki haritada kahverengi zon yoğunluğundan açık bir şekilde görülüyor.

TÜRKİYE’DE DEPREM RİSKİ TAŞIYAN YÖRELER

Türkiye’de olası sismik boşluklar, diğer bir anlamıyla yerkabuğunda enerjinin uzun yıllardan bu yana biriktiği, henüz bir enerji boşalımının, bir kırılmanın olmadığı deprem riski taşıyan yerler bulunuyor. 

Bunlar aşağıdaki haritada yeşil renkte gösterilmiştir. Türkiye’de 15 adet sismik boşluk vardır. Bunlar Marmara, Geyve, Argıthanı, Aksu, Gökova Körfezi, Antalya Körfezi, Andırın, İskenderun Körfezi, Türkoğlu, Hazar Gölü, Yedisu, Çayırlı-Aşkale, Ardahan, Van ve Yüksekova’dır.

DEPREMİN ETKİLERİ

17 Ağustos 1999 Gölcük depremi ile 12 Kasım 1999 Düzce depreminde yıkılan binalar, köprüler, yer kaymaları ve oluşan çatlaklar, yolların ötelenmesi, kırık üzerindeki bir ağacın gövdesinin ikiye yarıldığı resimlerde görülüyor. 

Depremden kaçmak ya da korkmak değil, onunla nasıl mücadele edeceğimizi ve onu anlamamızı sağlayacaktır.  Eğer deprem konusunda bilinçli olursak, doğaya egemen oluruz. Doğadan gelecek tehlikelere karşı koyabiliriz. Yok, eğer bilinçli olmayıp, olanları ve olacakları kadere bağlarsak, önlem almazsak, doğanın esiri oluruz. 

Kaynak : https://www.bodrumguncelhaber.com/turkiye-deprem-ulkesi/amp/?fbclid=IwAR0T8-EQRM9bR_1pUwIBUnrbsmkWlrTT4vyqxpLrOaunZZsqMKRzP7QYSyo-DR. EŞREF ATABEY Jeoloji Yüksek Mühendisi / Tıbbi Jeoloji uzmanı

Haber Merkezi : Bülent ÖZGEN

RELATED ARTICLES
- Advertisment - YURT LOJİSTİK Gazete

Most Popular

Recent Comments