Cumartesi, Temmuz 27, 2024
Ana SayfaÇevreAfet temelli bir ‘sosyal konut’ projesi değil

Afet temelli bir ‘sosyal konut’ projesi değil

Sosyal konut projesinde konutların, günümüzde sıklıkla yaşadığımız kent afetlerine karşı ne kadar dirençli olacağı ve bunun denetiminin kimler tarafından yapılacağı soruları cevapsız.

Gebze Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Jeofizik Mühendisi Dr. Öğretim Üyesi Savaş Karabulut, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın duyurduğu “sosyal konut projesi” ile ilgili sorularımızı yanıtladı. 

Türkiye’de hâlâ kaç yapının deprem, heyelan, sel, su bakını, çığ veya yangın gibi afetlere maruz kalacağının tam olarak bilinmediğini anlatan Karabulut, “Afetler ve bu afetlere maruz kalacak kişileri temel almadan üretilmesi planlanan bu konutların mücbir sebeplere takılmadan üretilse bile yeni afetzedeler yaratacağını düşünüyorum” dedi. Karabulut, “Üretilen bu konutlar bu afetlere karşı ne kadar dirençli olarak üretilecek ve bunun denetimi kimler tarafından yapılacak?

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) İstanbul özelinde ürettiği hasar tahmin kitapçığında ilçe ilçe yıkım ve ölüm sayıları (Giderek bu sayılar artıyor) belliyken, neden bu ilçeleri önüne alan sosyal konutlar üretilmek istenmedi?” sorularını yetkililere yöneltti.

“SEÇİM PROJESİ”

Sosyal konutlar mücbir sebeple “İki anahtar verme” mevzusuna benzer mi?

Öncelikle “Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesi” olarak adlandırılan, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı TOKİ eliyle duyurulan bu projenin ülkede yaşanan her türlü afetler nedeniyle ortaya konmuş bir proje olmadığını ve ne TOKİ’nin web sayfasında ne de Bakanlığın sayfasında bu konuya ilişkin bir gerekçenin belirtilmediğini ya da okumadığımı belirtmek isterim.

Bence bu bir seçim projesi. Aynı 1990’larda Tansu Çiller’in seçim öncesi iki anahtar hamlesine benzer ve ucu mücbir sebeplerle kesilebilecek bir hamle. Çünkü Çiller’in hamlesi de boşa çıkmıştı. TOKİ’nin web sayfasından 20 yılda (AKP’li yıllar) 1 milyon 170 bin konut yaptıklarını, yıllık konut üretiminin ortalama 58 bin 500 olduğu ve bu durumun ise yıllık toplam 5 bin 850 bina anlamına geldiğini belirtmek isterim.

En büyük konut hamlesi diye duyurulan Türkiye’de 250 bin konut yapılacağından mütevellit, bu konutların 50 bini İstanbul’a geri kalanları ise kalan 80 ile ayrılmış durumda olduğunu da görünce çok şaşırmadım değil. Tabii bu yazının konusu ise mücbir bir nedene takılmazsa üretilmesi planlanan bu sosyal konutların, günümüzde sıklıkla yaşadığımız kent afetleri temelli problemlerin çözümüne yönelik üretilip üretilmeyeceği konusu.

Afetlerden en çok işçi sınıfı (ya da işsizler sınıfı) maruz kaldığı ve çözüm üretmekte ekonomik gelirleri el vermediğinden, çözümün buradan doğru yapılmasını şahsen beklerdim.

Hem afetlere maruz kalacakların belli olduğu (Örneğin İstanbul Esenyurt’ta son 1 ayda üç kere aynı mahallede evler su altında kaldı), deprem gerçeğiyle yüzleşmeyi bekleyen işsiz, asgari ücretli emekçi ve emeklilerin bu konutlara sahip olarak yüzleşmenin ölümle sonuçlanamayacağı bir durumun yaratılması, düşünüldü mü? Ya da üretilen bu konutlar bu afetlere karşı ne kadar dirençli olarak üretilecek ve bunun denetimi kimler tarafından yapılacak?

“VATANDAŞA HAYAL”

Konut stokunun dağılımı hangi kriterlere göre belirlendi?

Öncelikle böyle bir hamle yapılmadan önce kesinlikle akademiye, meslek odalarına ve STK’lerden görüş alınmalıydı. “Projedeki ihtiyacı, bölgesel dağılımı, konut stoku sayısını/tipini, yapılacak alanların yerini vb. kimler, hangi kriterlere göre belirledi?” sorusu öncelikle aklımızın bir ucunda dursun. Konutların “2+1 ve 3+1 olarak projelendirileceği, hak sahipliğinin sonradan belirleneceği, konut tutarının yüzde 10’unun peşin ve geri kalanın 20 yıl vadeyle ödeneceğini, yılda iki kez memur maaş artış oranı dikkate alınarak zam yapılarak artırılacağı, anahtar tesliminde ise peşin olarak vergi alınacağı ve bence en önemlisi mücbir sebepler nedeniyle sosyal konut projesinin gerçekleştirilememesi durumunun” mevzubahis olacağı bir sosyal konut projesiyle karşı karşıya olduğumuzu bilmenizi isterim.

Hukukta mücbir sebep olarak onlarca gerekçe sayılabilir. Bence bu durumda net olarak ifade edilmelidir. Boş yere ev sahibi olacağım diye vatandaşa hayal kurdurmamak gerekir.

“AFET TEMELLİ HAZIRLANMIŞ DEĞİL”

Ülkemizde meydana gelmiş veya gelecek afetler (doğa olayları) temel alınarak konut sayıları belirlenemez miydi?

Gördüğünüz kadarıyla konutların sahiplendirileceği kişiler için bu kriterlerin hiçbirinde; afetzede, depremzede, çığ, sel, heyelan, su baskını, tsunami, kaya düşmesi gibi afetler nedeniyle yapılacaklar ne yazık ki yazılmamış. Yani ifade etmek istediğim, “sosyal konut hamlesi” olarak “asrın projesi” olarak adlandırılan bu konut projesi ülkenin neredeyse hemen hemen her yerinde ve farklı şekillerde meydana gelen afetler temelli hazırlanmış değil.

Tabii bu sosyal konutlar için hak sahibi olmak adına; afete maruz kalmış veya kalması muhtemel hane sakinlerinin başvurması önünde bir engel de yok.

17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi sonrası Marmara Denizi içinde meydana gelecek depremin İBB rakamlarına göre on binlerce binanın yıkılacağı, yüz binlerce binanın orta ve üstü hasar alacağı bir durumu karşısında, 50 bin sosyal konutun İstanbul iline çözüm üretemeyeceği de Prof. Dr. Haluk Eyidoğan’ın 12.09.2022 tarihinde T24’de yazdığı “İstanbul’da afet risklerini azaltma adına yapılan kentsel dönüşüm işlerinin analizi” konu başlıklı yazısını okuduğunuzda çok net bir şekilde anlayacağınızı düşünüyorum. Sayın Eyidoğan’ın köşe yazısını okuduğunuzda ise Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, TOKİ‘nin 2006’dan bugüne kadar afet risklerini azalmak amacıyla İstanbul’da çeşitli amaçlarla toplam 32 bin 896 konuttan ancak 7 bin 258’i yani yüzden 22’sinin bu amaca uygun yapıldığının anlaşıldığı bir durumu da beraberinde düşündüğümüzde, bizleri depreme hazırla(yama)dıklarını çok net olarak görebileceksiniz.

İBB’nin İstanbul özelinde ürettiği hasar tahmin kitapçığında ilçe ilçe yıkım ve ölüm sayıları (Giderek bu sayılar artıyor) belliyken, neden bu ilçeleri önüne alan sosyal konutlar üretilmek istenmedi, sorusu da diğer bir tarafta cevaplanmak üzere bekliyor.

Örneğin Kanal İstanbul projesi kapsamında kurulacağı duyurulan Yenişehir’in imar planlarına yapılan itirazların kabul edildiği bu ortamda, İstanbul Avrupa yakasında Başakşehir, Arnavutköy ve Esenler ilçesinde üretilmesi planlanan konutların iptal edilen planlar dahilinde Yenişehir olarak adlandırılan alanda mı kurulması hedeflendi?

Bu konuda diğer bir soru. Yani su kaynakları, çevresel ortam, arkeolojik yapılar gibi birçok anlamda problemli bir megaprojenin, halka sosyal konut projesi sunmak için siyasi bir mücbir sebep yaratarak mı, bu gediği doldurmayı planladılar sorusu akıllara gelmiyor değil.

Neyse sosyal konut hamlesinin kriterlerini inceleyecek olursak; aylık hane geliri 16 bin TL (İstanbul için 18 bin TL) olarak duyurulmuş durumda. Bu durumda akla gelen iki soru var. Birincisi İstanbullu emekçilerin ekonomik durumlarının daha iyi olduğundan mı, yoksa patronlarının İstanbul’da yaşayan kent emekçilerine 2 bin TL daha fazla ücret ödediğinden dolayı mı 2 bin TL’lik fazla tutarın sınır değeri olarak konulduğunu anlamak ise bir o kadar güç.

Afet konusu kategorize edilerek hazırlanmamış olan, ilgili bakanlık ve TOKİ tarafından kategorize etme işi ise 5 farklı durumu temel alarak hazırlanmış durumda.  5 farklı kategoriye ayrılarak öncelikli grupları belirlenmiş. 

1. kategori olan “şehit aileleri, terör, harp ve vazife malulleri” için (yüzde 5), 2. kategori olan “En az yüzde 40 engelli vatandaşlarımız için (yüzde 5) “, 3. kategori olan “Emekli vatandaşlarımız için (yüzde 20)”, 4. Kategori olan “Yaşı 18-30 arasında olan genç vatandaşlarımız için (yüzde 20)” ve 5. kategori olan “Diğer alıcı adayları” için geri kalan yüzde 50’lik konut stokundan faydalanacağı duyurulmuş.

YETERSİZ!

Deprem tehlikesiyle karşı karşıya olan illerimize ne kadar konut ayrıldı?

16 milyon nüfusu olan Kuzey Anadolu fay zonunun her an kırılıp 7.1-7.6 büyüklüğünde depremler üretmesi bekleyen İstanbul ilimize 50 bin konut, nüfusu 1 milyon olan ve 1855 depremiyle büyük yıkım yaşayan Kuzey Anadolu fayının özellikle güney kolunun etkisi altındaki, ayrıca Bursa, Yenice-Gönen, Manyas, Uluabat, İnegöl ve İznik fayı 6-7 büyüklüğünde depremler üretmesi beklenen Bursa ilimize 8 bin 650 konut ayrılmış durumda.

Akdeniz Bölgesinde başta Ecemiş fay hattı olmak üzere birçok fayın tehdidi altında olup, 2021 nüfusu 2 milyon 250 bin olan Adana ilimize sadece 6 bin 356 konut ayrılmış durumda.

Doğu Anadolu fayı ile Bitlis Zağros kenet kuşağı arasında kalan yaklaşık 650 bin nüfusa sahip Adıyaman iline 2 bin 250 konut, daha yeni Sisam Adası depremiyle Bornova ilçesinde 112 kent sakininin hayatını kaybettiği, nüfusu 4 milyon 500 bin olan ve her an büyük depremlerle (İzmir Seferihisar, Karaburun, Tuzla, Gümüldür, Menemen, Kemalpaşa, Dağkızılca, Güzelbahçe, Foça, Dikili faylarının herhangi bir kırılırsa), karşı karşıya olan İzmir ilimize 12 bin 400 konut, doğu Anadolu bölgemizde; Kuzey Anadolu fay zonuyla beraber, Nazımiye, Ovacık, Pülümür, Heltepe ve Karakoçan faylarının etkisi altında olan, nüfusu 85 bin olan Tunceli ilimize sadece 250 konut, Doğu Anadolu fayının etkisi altında olan ve 24 Ocak Elâzığ-Doğanyol depremi sonrasında her an büyük depremler bekleyen;

Doğu Anadolu fayı ve Antakya, Ölü Deniz ve Kıbrıs yayının etkisi altında olan Hatay ilimize 4 bin 450 konut, özellikle Türkoğlu fayının etkisi altında olan ve 7’den büyük deprem üretmesi bekleyen Kahramanmaraş ilimize 3 bin 101 konut ve 7.2 büyüklüğünde deprem üretmesi beklenen Bingöl ilimize 800 konut ayrılmış durumda.

“SOSYAL KONUT” PROJESİNE DAİR CEVAP BEKLEYEN SORULAR

Ülkemizde sel, çığ ve heyelanla yıkılan illerimize ne kadar konut ayrıldı?

2021 yılında deprem dışında sel durumlu afetleri yaşayan; Kastamonu, Sinop, Düzce ve Bartın illerimize sırasıyla 1058, 676 (16 kişinin hayatını kaybettiği ve onlarca binanın yıkıldığı Ayancık ilçesine 79 adedi), 1100 ve 550 adet konutun üretileceği bildirilmiştir.

Heyelan konusu ise ayrı bir yerde duruyor. Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere özellikle son yıllarda Doğu Karadeniz bölgesinde Trabzon, Rize, Artvin ve Giresun’da çok sayıda heyelan meydana gelmiş, can kayıpları yaşanmış ve yapılar yıkılmış veya hasar görmüştür. Doç. Dr. Tolga Görüm tarafından hazırlanan 90 yıllık heyelan envanteri incelendiğinde, Trabzon, Rize ve İstanbul hem heyelan olayının hem de buna bağlı ölümlerin en fazla yaşandığı üç il olarak karşımızda duruyor.

Çığ deyince ilk akla gelen ise Doğu Anadolu Bölgesi. Özellikle 2021 yılında Van’da meydana gelen olayda 44 yurttaş hayatını kaybetmişti. Daha önce de Isparta Senirkent’te çamur akması… Peki Devlet/Kamu İhale Kanunu’na göre büyük bölümü ihaleyle yaptırılacak olan bu konutları kimler üretecek? Yani ihaleyi alanlar kimler olacak?

En büyük kamu gücü olan devlet neden yerellerde yapı kooperatifleri kurmak istemiyor? TOKİ eliyle işlerin neredeyse tamamı ihaleyle özel inşaat tekellerine neden veriliyor? Ve bunlar meslek odaları tarafından neden denetlenmiyor? Birçok afet konutlarında sorunlar olduğu, bu konutları TOKİ ihalesiyle alan özel teşebbüslerin işlerini layıkıyla yapamadıklarından dolayı, o konutlarda yaşamakta büyük zorluklar yaşayan yurttaşlar olduğunu neredeyse her gün bir gazete de okumuyor muyuz?

Üniversiteler ve TMMOB’ye bağlı meslek odaları ilgili sürece ne ölçüde dahil edilecek? Veya dahil edilecek mi? Yapılması planlanan konutlar imal edilirken; çevresel şartlar, yer altı ve yer üstü su kaynakları, dere yatakları, sit alanları, arkeolojik alanlar ne derece önemsenecek? Yapılacak konutlar yerleşim alanlarının dışında mı, yoksa şehir hastaneleri gibi sosyal yaşam alanlarının uzağına mı inşa edilecek?

Konutlar inşa edilirken deprem başta olmak üzere heyelan, su baskını, çığ, sel vb. doğal tehlikelere karşı ne tür önlemler alınarak, inşa alanları belirlenecek. Bu sosyal konutları alanlar (Ya da birileri üzerinden aldıranlar) bu konutları en az kaç sene satamayacak? Bugüne kadar üretilen sosyal konutların kaçının el değiştirdiği, bu el değiştirme (ikinci kişilere satış) sürecinin konutların anahtar teslimi sonrasından kaç ay/yıl sonra gerçekleştirildiğine dair bir bilgi var mı? Ya da konutların ikinci kişilere devri/satışı konusunda bir önlem alınacak mı? TOKİ’nin Fikirtepe ve diğer afet konutlarının projesine ilişkin hâlâ neden bir çözümü yok?

KAYNAK : https://www.evrensel.net/haber/470292/jeofizik-muhendisi-dr-savas-karabulut-afet-temelli-bir-sosyal-konut-projesi-degil-Eylem NAZLIER-İSTANBUL

HABER:BÜLENT ÖZGEN

RELATED ARTICLES
- Advertisment - YURT LOJİSTİK Gazete

Most Popular

Recent Comments